22 Haziran 2010 Salı

Sherron Collins






Enfes bir kolej kariyerini geride bırakan “cep herkülü” lakaplı Collins, Jayhawks forması giydiği döneme 4 adet Big 12 normal sezon birinciliği, 3 tane Big 12 turnuva şampiyonluğu ve bir de NCAA şampiyonluğu sığdırmayı başardı. 2008’deki şampiyonluğun ardından Darnell Jackson, Sasha Kaun, Darrell Arthur, Mario Chalmers ve Brandon Rush beşlisinin NBA’e gitmelerinden beri son iki senedir de takımın lideri konumuna yükselmişti. O tarihten itibaren de, 2009’da All-American Second Team’e, geçtiğimiz sezon ise bu defa All-American First Team’e seçilerek kolej kariyerini çok mühim bireysel başarılarla kapattı.

Yalnızca şu başarılarına bakarak dahi, Collins’in çok iyi bir lider ve tam bir winner olduğunu söylemek mümkün. Sadece 1.80 civarlarında ve 100 kilo olmasına rağmen, üst düzey sayılabilecek bir çabukluğa sahip olması da onu özel yapan meziyetlerden biri. Ayrıca kolejdeki 4 senesinde de şut yüzdesi düşmüş olsa da, gerçekten önemli bir skorer olduğu gerçeği göz ardı edilemez.

Tüm bu başarılı geçmişine karşın NBA’de ne derece şansı olacağı ise tam bir muamma. Bir defa fazlasıyla undersized olması, onu sık sık savunmada zor durumlara düşürecektir. Genelde yazları pek iyi geçirmemesi, sezon öncesi kamplarına kilo problemleriyle gelmesi ve ancak sezonun ilerleyen dönemlerine doğru formunun zirvesine ulaşabilmesi gibi durumların ayyuka çıkmış olması da yine kendisi adına soru işareti oluşturacak faktörler. Ayrıca ligde tutunabilme şansının artması da muhtemelen çabukluğunun “iyi”den, “çok iyi”ye çıkmasıyla alakalı olacağından, en azından 5-6 kilo verip daha fit olması yine onun yararına olacaktır. Ancak söylemeliyim ki, son dönemde yapılan draft öncesi çalışmaları hakkında okuduklarım kadarıyla, yağ oranının %13.5’ten %10.2’ye indiği ve an itibarıyla hiç olmadığı kadar iyi durumda olduğu yazılıyor. Bunlar önemli gelişmeler elbette.

Son sezonunda asist/top kaybı oranını 1.9’a kadar yükselterek kariyerinin zirvesine ulaşsa da Collins, “önce skor” mantalitesini benimsemiş bir guard. Bu fizikle NBA’de kendi pozisyonunu ne derece yaratabileceği ya da ne kadar sahada kalmayı başarabileceği bilinmez, ancak kesinlikle liderlik özelliklerini takımı oynatmak konusunda geliştirmesi gerektiği aşikar. Umarım tüm bu dezavantajlarına rağmen Will Bynum ve Ty Lawson gibi benzerlerinin NBA’de yarattığı etkiyi o da yaratabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder